10 Ocak 2008 Perşembe

Anzer balı

ANZER BALI ANZER YAYLASI VE ANZER FLORASINI TANITMAYA CALISAN SITEMIZE HOS GELDINIZ
BU SITENIN MISYONU, HASTA YAKINLARINA SIFA ARARKEN, ONLARIN IYI NIYET VE CARESIZLIKLERINI ISTISMAR EDEN, HER NE AD ADI ALTINDA OLURSA OLSUN SAHTE ANZER BALI SATMAYA CALISAN DOLANDIRICILARIN ONUNE GECMEK VE INSANLARIMIZIN ALDATILMASINI ONLEMEYE CALISMAK, ANZER BALINI VE OZELLIKLERINI BILIMSEL ANLAMDA TANITMAKTIR....
GECEN YIL URETILEN ANZER BALI BELKIDE ANZER TARIHININ EN DUSUK BAL URETIMI OLARAK ANIMSANACAKTIR.
2005 YILI BAL SAGIMI YAPILMISTIR. URETIM MIKTARI 400-500 KG. OLARAK GORUNMEKTEDIR. ANZER BALI KG. FIYATI 380.-YTL OLARAK BELIRLENMISTIR.
ANZER RIZE ILI, IKIZDERE ILCESINE 45 KM MESAFEDE 2000 ILA 3000 METRE IRTIFALARDA YER ALAN BUYUK BIR YAYLADIR.
GENELDE SAHTE ANZER BALI SATISI YAPANLAR, ANZER YAYLASI VE CIVAR YAYLALARIN INSANLARINDAN OLUSMAKTADIR. ELINDE KALITELI, GERCEK ANZER BALI OLANLAR ISE, ANKARA HACETTEPE UNIVERSITENSINDE BALIN TAHLILINI YAPTIRIP COK RAHAT BIR SEKILDE SATISINI YAPMAKTADIR. SAHTEKARLAR ISE, TAHLILSIZ, IYINIYETINIZI VE INANCINIZI ISTISMAR EDEREK, SIZE SAHTE BAL SATMAYA CALISMAKTADIRLAR....

Çam balı

arıların çiçek poleninden değil, bir aracı böceğin salgısını kullanarak ürettiği, müstesna bir baldır. Dünyada sadece Türkiye ve Yunanistan'da bulunur.
Çam balının üretilmesi için, çam pamuklu böceği veya halk arasında basra böceği denilen böceğe ihtiyaç vardır. Bu böcek sadece kızılçam, karaçam ve Halep çamında yaşar. Çam pamuklu böcekleri, çamın özsuyunu emerek tatlı bir madde salgılarlar. Zoolojide bu böcek afidler sınıflandırması içinde Marchalina hellenica olarak adlandırılmaktadır.
Basra böceğinin Temmuz ve Ekim ayları arasında salgıladığı bu sıvı arılar tarafından çok sevilmektedir. Böceğin bu şekerli artığı arılar tarafından toplanır. Bu şekerli maddeyi bulunduran ağaçlara halk arasında [balsıra] ağaçları denilir. Balsıra ağaçlarında basra böcekleri ağaç gövdelerinin toprak seviyesindeki kısımlarında yumurtlar ve doğan yavrular ağaca ağır ağır ve çamın özsuyunu emerek tırmanırlar. Kışın sert geçtiği yıllarda öldüklerinden, arıcılar, böyle durumlarda, böceğin kışın içinde biriktiği mumu bol olduğu bölgelerden toplayarak kendi bölgelerine götürürler ve soğuktan korumak için üzerini çalı çırpı ile örterek bırakırlar. Bu işlem en geç kış mumunun sağlam kaldığı Nisan ayında yapılmalıdır. Aksi takdirde, böcekler yolculuğa dayanamaz ve Mayıs ayındaki üreme mevsimi tehlikeye atılmış olur.
Arıcıların arı kovanlarını (arıların çam balı üretmesi için) çama bırakırken dikkat ettikleri bir başka husus, bu bölgede arıları fazla tutmamaktır. Zira balı basra böceğinin salgısından üreten arılar, çamda çok uzun süre bırakılırsa (en fazla 20 gün), çam ağaçlarında polen olmadığından, ana arı zamanla yumurtlamayı azaltır. Bu nedenle kovan zayıflar. Ana arının üretkenliğini muhafaza etmek için hazır polen kekleri verme uygulaması da yaygınlaşmaktadır. Çam balı üretilmek isteniyorsa, arının çamı terkedip polenlere yönelmemesi için, çevrede fazla çiçek olmaması önemlidir.
Çam pamuklu böcek (basra böceği) Türkiye'de, Muğla, Aydın, İzmir, Balıkesir, Çanakkale, Antalya illerinin Ege sahil şeridi boyunca, iç bölgelerin ılıman kısımlarına biraz girecek şekilde (Menderes ovasının tamamı ve Denizli'de de bulunur) yaşamaktadır.
Çam balının en önemli özelliği kıvamı bozulmadan veya donmadan yıllarca saklanabilmesidir. Bu nedenle pazarlaması da kolaydır. Rengi çiçek ballarının ekseriyetinden daha koyudur. Besin değeri biraz daha düşük olmakla birlikte, özellikle boğaz rahatsızlıklarına çok iyi gelir.
Piyasada bazen, müstahsilin elindeki bal stoklarını dengelemek için, çiçek balına çam balı karıştırması hadisesi görülmektedir. Çam balının biraz daha ucuz olması da bu tür yönelimleri teşvik edebilmektedir. (Bizzat çam balı da çok iyi bir baldır, burada sözkonusu edilen hadise çiçek balı satın aldığı düşüncesi içindeki tüketicinin kandırılmaması, ürünün dürüst bir şekilde etiketlenmiş olmasıdır. Başka bir deyişle, karışık bal ve sahte bal farklı şeylerdir.) Çiçek balına, çam balı (veya başka bir farklı ürün) karıştırılmamış olduğunu anlamak için, bir kaşık bal az bir miktar suda eritilerek, üzerine saf alkol (ispirto) damlatılmalıdır. Katıksız çiçek balının bulunduğu suda hiçbir bulanıklık meydana gelmez. Çiçeklerden derlenmemiş ise, yumurta akı kıvamında tortular oluşur.
Çam balı, kristalizasyona dayanıklılığı ve önleyici özelliği ile, tıpta ve gıda sektöründe çeşitli ürünlerde (örneğin dondurmalarda) bir doğal katkı maddesi olarak geniş bir kullanım alanına, ve önemli ihracat potansiyeline sahip bir üründür.

1 Ocak 2008 Salı

doğal bal çeşitleri

Doğu Karadeniz de yetişen ballar

Doğu Karadeniz bölgesi ülkemizin çiçek çeşidi bakımından en zengin bölgesidir dolayısıyla bu bölgede çıkan ballar çok kıymetli olabilmektedir. Bölgede yüksek kesimlerde yayla balı alçak kesimlerde ise orman balları üretilmektedir. Delibal'ın yetiştiği bölgedir. ..

Doğu Anadolu da yetişen ballar

Doğu Anadolu Bölgesi yüksek kesimlerinde sahip olduğu çiçek çeşitleriyle ve doğal yollardan üretim yapan karakovan petekleriyle kaliteli ballar üretmektedir. Ege ve Marmara da yetişen ballar
Ege ve Marmara bölgeleri bal üretiminde ön sıralarda olmasına rağmen bu bölgelerde üretilen ballar diğer bölgeler gibi fazla çiçek çeşidine sahip değildir. Bölgedeki çiçek yoğunluğu Ayçiçeği , Pamuk üzerine olduğundan üretimde bu bitkiler üzerinden gerçekleşmektedir. Bölgede Çam Ballı üretimi etkindir.

Ege ve Marmara da yetişen ballar

Ege ve Marmara bölgeleri bal üretiminde ön sıralarda olmasına rağmen bu bölgelerde üretilen ballar diğer bölgeler gibi fazla çiçek çeşidine sahip değildir. Bölgedeki çiçek yoğunluğu Ayçiçeği , Pamuk üzerine olduğundan üretimde bu bitkiler üzerinden gerçekleşmektedir. Bölgede Çam Ballı üretimi etkindir.

donmuş bal nedir?

Balın donması ile kristalize olması halk arasında karıştırılır. bazı ballar elde edildiği zamandan itibaren kristalize olmuştur ki bu ballar çok kıymetli olabilmektedir. Ancak donmuş bal zaman itibariyle kıvamını değiştirmiştir ki bu da doğal bir süreçtir.
Balda Kristalleşme (Donma ) Balın donması yani halk dilinde şekerlenmesi içindeki glikozun tanecikler haline gelmesi sonucu balın akıcılığını az veya çok kaybetmesiyle oluşan doğal bir olaydır. Tüketicinin çoğu için hileli şüphesi uyandıran balda ki bu görüntü yeterince bilgi sahibi olunmamasından kaynaklanmaktadır.Kristalizasyon birçok saf ve kaliteli balda üretimden tüketime her aşamada karşılaşılabilen zararsız bir değişimdir.Bal neden donar:Bal toplandığı nektar (Balözü) kaynağına göre ve arıların salgı bezlerinin faaliyetlerine bağlı olarak yaklaşık 15 çeşit doğal şeker içerir. Baldaki doğal şekerlerin çoğunluğunu fruktoz ve glikoz meydana getirir. Glikozun mono hidrat partikülleri kristalleşmeyi tetikler. Süzme ballarda kristalleşme daha erken başlamaktadır. Baldaki glikoz-su oranı 1,7 den daha düşük ballar hiç şekerlenmezken 2,1 den daha yüksek su oranına sahip ballar kısa sürede şekerlenmektedir. Balın toplandığı kaynağa bağlı olarak glikoz ve fruktoz oranı da değişebilmektedir. Glikoz oranı artıkça kristalize olma riski artmaktadır. Fruktoz oranı arttıkça ise daha geç donma görülmektedir. Örneğin ayçiçeği, yonca ve pamuk balları kısa sürede şekerlendiği halde akasya, hardal, orman gülü ve çam balı geç kristalleşir. Kısacası balın kristalleşme süreci kalitesine değil kaynağına bağlıdır. Ballar 18-24 C˚ de depolanmalıdır. Ballar 14 C˚ de kristalleşir, 21-27 C˚ ısılarda kristalleşme olmaz ancak balda fermantasyon sonucu bozulmalar olabilir. Balın saklandığı kaplar, ortamdaki nem, ısı ve ışıkta kristalleşmeyi etkilemektedir. Bunun dışında süzme ballarda balın içindeki hava kabarcıkları, polen, toz, çöp, balmumu, propolis ve diğer yabancı maddelerde kristalleşmeye neden olmaktadır. Kristalleşme bir tercih sebebidir. Kontrollü olarak kristalleştirilmiş ballar gelişmiş ülkelerde daha çok tercih edilmektedir (Örneğin Almanya). Balın kristalleşmesi gerçek bal olduğunun bir kanıtıdır. Kristalleşen süzme ballar sıcak su banyosuyla çözülüp eski halini alır. 38 C˚ yi geçmeden çözdürülen ballarda besin kaybı söz konusu değildir.

anzel balı neden çok pahalı

Dünyanın en çok çiçek çeşidine sahip Anzer yöresinde oluşan Anzer balı, sahip olduğu polen çeşidiyle en zengin baldır. Tarım bakanlığınca koruma altına alınan bu bölgede sınırlı sayıda kovan bulunmaktadır.
Anzer Balı Türkiye’de üretilen ve Dünyada eşi emsali bulunmayan kır çiçek flora örtüsüne sahip olan, İngiliz-Alman botanikçilerin yaptığı araştırmalarda 450-500 çeşit çiçek bulunan, bunların içinde 80-90 tane endemik çiçek yalnız Anzerde yetişmekte ve bu çiçeklerden arıların topladığı bal dertlere deva hastalıklara şifa dünyaca ünlü Anzer çiçek balıdır.Haziran ayinin ilk haftasıyla birlikte kısmen karlı bölgelerde kardelenlerle birlikte bahara ve yeşilliğe ilk adımını atan Anzer, müthiş güzelliğini haziranla başlayıp temmuzda zirveye taşıyıp ağustosta tamamlar. Haziranın son haftasında gözlerini çiçeklere açan arılar ağustos ayinin ortasına kadar ballarını tamamlarlar. Anzerde İklim şartlarına bağlı olarak ağustosun birinci yada ikinci haftasında sağılma (hasat edilme) denilen işlemle ballar kovanlardan alınır. Hava şartlarının etkisine, çayırların (çimenlerin) erken biçilmesine bağlı olarak bal üretim miktarı değişkenlik arz etmektedir. Çok az, hatta hiç olmadığı yıllar olmuştur.Anzerde ağaç yetişmemektedir bu yüzden Anzer balında sadece Anzer yöresinde yetişen endemik çiçeklerin polenleri bulunmalıdır aksi taktirde gerçek Anzer balı değildir. Anzer balının sahte olup olmadığını anlamak için polen analizi yapılmaktadır. Anzer balına dışarıdan şeker veya herhangi başka bir katkı maddesi verilmemektedir. Anzer balı ısıl işlem görmeden sağılmaktadır. 40 °C`nin üzerindeki sıcaklıklar balın içindeki enzimleri ve polenleri etkisiz hale getirdiğinden soğuk sağım yapılmaktadır.Anzer balı ekmeğe sürülüp kahvaltıda tüketilen normal ballardan değildir. Anzer balı genellikle hastalıklara şifa niyetiyle tüketilmektedir.. Anzer balı Ankara Hacettepe Üniversitesinde analiz edilip garantisi tescil edilen bir baldır.Anzer balı deden toruna, Osmanlı İmparatorluğundan beri ilaç olarak kullanılarak gelmektedir. Osmanlı Padişahlarına Anzer balı kuvvet macunu olarak verilirdi. Anzer balı birçok hastalığın şifa kaynağıdır. Dolayısıyla bu şifa kaynağı ve eşsiz besin maddesi, üretimindeki azlık ve talepteki yoğunluk nedeniyle yüksek fiyatlara satılmaktadır.

Bal bebeklere zararlı mı?

Bir yaşını geçmiş çocuklara balın bir zararı olamaz ama 12 aylıktan daha küçük bebeklere tavsiye edilmez. Peki nasıl oluyor da, tabiatın arılar vasıtası ile bahşettiği bu muhteşem gıda bebekler için zehirleyici olabiliyor? 'Botulizm' kelimesi bir çeşit zehirlenmeyi tarif eder. Botulin ise bakterilerin ortaya çıkardığı bir protein olup kaslardaki fiber doku yoluyla sinir hücrelerini istila eder, sonucu ölüme yol açabilecek hasarlar verebilir. Botulizm bakterisi tabiatta bol bulunur ama havadaki oksijen tarafından hemen öldürülür. Ancak aktif olmadıkları zamanlarda bile oksijensiz bir ortamda yine hayat bulurlar. Bu, en çok teneke konserve kutularda saklanan gıdalarda görülür. Ağzı sıkı kapalı kutuların oksijensiz ortamında canlanan bakteriler, eğer yiyecek iyi ısıtılmazsa zehirleyici toksinler üretirler. Arılar bal yapmak için nektar toplarlarken botulizm sporlarını da beraber alıp farkında olmadan bal yapımında kullanabilirler Yetişkinlerde bu balın yenmesi sorun yaratmaz. Gerek vücudun savunma sistemi gerekse midenin asitli ortamı, bu bakterinin zarar vermesine müsaade etmezler. Bebeklerde ise hem savunma sistemi yeterli gelişmemiştir hem de mide hala ancak anne sütünü hazmedebilecek durumdadır. Zehirlenen bebek nefes alma ve yutkunma zorluğu çekebilir, kol, bacaklar ve boyunda güçsüzlük ortaya çıkabilir, durum çok ciddi sonuçlara yol açabilir.Aslında botulin proteini bebeklere 6 aya kadar zarar verebilir. 8 aydan sonra tehlike geçmiştir ama en iyisi, bebeğin sağlığını emniyete almak için bir yaşına kadar bal yedirmemektir. Balın bir türü olan delibal zehirlenmesi ise bir başka olaydır, yaşa bağlı olmadan tüm insanları etkileyebilir. Daha çok Karadeniz bölgesinde görülen bu zehirlenmenin nedeni arıların balı yaparken kara ağrı ve sarı ağrı adı verilen bitkilerin çiçeklerinden aldıkları toksindir. Zehirlenme, bir kişinin bu baldan 50-100 gram yemesinden sonra ortaya çıkar ve kendini karın ağrısı, ishal, kusma, baş dönmesi hatta kol ve bacaklarda ağrı, kramp ve felçler şeklinde belli eder. Genellikle ölümle sonuçlanmaz. Bu balın bekletilmesi veya kaynatılması da zehirlenmeye çare değildir

Balın özellikleri

Bal, atmosferden nem çekme özelliğine sahiptir. Şöyleki; bileşiminde %17.4 oranında su bulunan bal, nispi nem oranı % 58 olan bir ortamda dengededir. Bal, çevre neminin % 58'in üzerine çıktığı durumlarda su emer ve altındaki oranlarda ise su kaybeder. Bu özelliğnden dolayı, bal katılmış besin maddeleri ve hamurlu yiyecekler tazeliklerini ve yumuşaklıklarını uzun süre kurumaktadırlar.
Balın genel yapısı içinde, karbonhidratlı maddeler olan şekerler, % 95-99.9 oranında bulunurlar. Baldaki on beş tür şekerin 9 tanesi kesin olarak bulunmuş, ancak 6'sına bazı araştırmalarda rastlanmıştır.
Balda sitrik, malik, formik ve asetik asit vardır. Ancak en önemlisi glukomik asittir. Proteinlerin yapıtaşı olan aminoasitlerde balda bulunur. Balın çok tatlı olması, asitliğinin farkedilmemesine neden olur.
Örneğin; Meyve şekeri % 39, Üzüm şekeri % 34, Su % 18, kamış şekeri % 0.4, protein maddeleri% 0.3, nişasta % 4.8, madeni tuzlar% 0.2, mineral maddeleri % 1.3, organik asitler % 0.1, kül % 0.17 oranında vardır. Vitaminler şunlardır: Tiamin (B1), riboflavin (B2), askorbik asit (C) , pridoksin (B6), pentatonik asit (B5), nikotonik asit (B3), H, C, K vitaminleri, folikasit, uçanyağ, boya maddeleri ve tatlandırıcı içerir. Balda en fazla bulunan mineraller kalsiyum ve fosfordur. Bunlardan başka potasyum, kükürt ve magnezyum gelmektedir. Ayrıca iz elementlerden bakır, iyot, demir, mangenez ve çinko da eser miktarda bulunur. Bal, süzme işlemi sırasında sayılan bu vitaminlerin büyük bir çoğunluğınu kaybedebilir. Bu yüzden bu işlemin son derece dikkatli yapılması gerekir.
Bal, içindeki dekstrozun fazlasının kristalleşmesi ile şekerlenir. Bazı ballar petek içinde kristalleşebilirken, bazıları hiç kristalleşmezler. Balın şekerlenmesine engel olan sıcaklık 13.8 oC'dir. Yapılan araştırmalarda, bu derecenin altında ve üstündeki sıcaklıklarda şekerlenmeler olur. Balın şekerlenmesi kalite bozukluğunu ifade etmez.
Her balda az yada çok bir miktar maya bulunur. Baldaki su miktarı ile maya miktarı doğru orantılıdır. Su artarsa mayada artar. Balı bozan ve ekşiten faktörlerin başında maya, su ve uygun olmayan depolama koşulları gelir. Bal mayaları 11 oC'nin altında faaliyet gösteremediklerinden, sıcaklığı 10 oC'nin altındaki depolarda saklanan ballarda ekşime ve bozulma görülmemektedir.
-Balın kalitesi alındığı bitkilere göre değişir, en kaliteli bal çiçek balıdır. Türkiyede ise yaylanın yüksekliği ve çiçek çeşidinin bolluğu ile tanınan ANZER balının çok kıymetli ve çok şifalı olduğuna inanılır. Yine Siirt Pervari'nin Karakovan balı, Hakkari Yüksekova'nın balı, Ardahan, Erzurum, Bingöl, Sivas çiçek balları fabrikasyon (şeker yedirerek yapılan) değilse kıymetlidir.
Çam balı, Kestane çiçeği balı (deli bal), Ayçiçek balı, en çok bulunan ballardır.
-Balın en iyisi, saf, temiz, yumuşak ve güzel kokulu olanıdır. Dağlarda ve ağaçlarda olan, kovanda olandan daha kıymetlidir.

Bal yaraları iyileştiriyo

Balın yaraların iyileştirilmesinde kullanılması antik çağlara kadar uzanan bir yöntemdir ve bu tedavi edici özelliği günümüzde modern tedavide yeniden keşfedilmiştir. Dr. Peter Molan (the University of Waikato, New Zealand. )a göre balın yaraların tedavisindeki etkisi birçok rapor ve incelemeye göre çok açıktır.
Dr. Molan balın iyileştirme özelliğini şu şekilde açıklar.” Balın antibakteriyel özelliği yaranın enfeksiyonlarını temizlemeye, anti-inflammatory özelliği şişlikleri azaltmaya ve kan dolaşımını normalleştirmeye yardımcı olur ve iyileşmeyi hızlandırır. Balda hücre yenilenmesini teşvik eden enzimler bulunur. buda yaranın iyileşmesi ve yara izinin kaybolmasını hızlandırır.
Yanık tedavisi üzerine yapılan bir çalışmada balın yanıkların kısa sürede iyileştirdiği görülmüştür.Subrahmanyam (1991) Balın İyileştirici Özellikleri Şöyle Açıklıyor1-) Antibakteriyel özelliği dolayısıyla enfeksiyonu önleme2-) yarayı tamamıyla kaplayıp su kaybını ve mikrop bulaşmasını engelleme 3-)baldaki enzimlerin hücre dokusunun düzelmesine katkı sağlaması 4-) ödemi absorbe ederek yarayı temizlemesi5-) acı ve kaşınmayı önlme kokuyu engelleme.Efem (1988) Başka bir araştırma göstermiştirki bazı antibiyotik ve merhemlerle iyileştirilemeyen bazı yara ve cilt ülserleri yara üzerine bal tatbik edilerek 7 günde iyileştirilmiştir.

balın faydaları

*Mideye kuvvet verir, midedeki fazlalıkları dışarı atar. Sindirimi kolaylaştırır, sindirim organlarının düzenli çalışmasını sağlar. Hazmı gerektirmediği için kolayca kana geçer, baldaki şeker emilimi en kolay olan şekerdir.*Kabızlık vakalarında sıcak bal, ishalde ise soğuk bal şerbeti çok faydalıdır. Bal şerbeti karın ağrısını dindirir.*Kansızlığı ve zaafı giderir. Hastalıktan yeni kalkmışlara kuvvet verir.*Şerbeti içilirse damarları açar, kalp adalesine faaliyet ve zindelik verir, kalp hastalıklarına faydalıdır, diğer şekerlerin aksine, oksijen ile reaksiyona girdiğinde tam bir yanma meydana geldiği için kanda daha az atık madde bırakır.*Romatizmal hastalıklarda haricen kullanmak hastayı kısa sürede iyileştirir, romatizmalı yeri arıya sokturmakta faydalıdır, hafif ateşte ısıtılmış bal mumu ağrıyan bölgeye bağlanırsa iki üç saat sonra ağrı ve iltihabın geçtiği görülür.*Alerjik vakalarda, özellikle bahar alerjisine yakalanan kişiler hangi koku ve tozun kendilerinde alerji yaptığını bilir veya bulursa o çiçek balını ya da bal şerbetini yerlerse giderir.*Bal ısıtılıp buharı buruna çekildiğinde, hastanın ağrı ve sızısı birkaç dakika sonra dinmeye başlar.*Özellikle Deli Bal (Kestane-Kekik balı) yüksek tansiyonu düşürücü etkiye sahiptir. 1günde 1 şeker kaşığından fazla yenmemesi gerekir. Fazla yenirse tansiyonu fazla düşürür, çarpar.*İhtiva ettiği A, B, C ve diğer vitaminler ve minerallerle insana zindelik verir. Zekanın açılmasında; Bal, ceviz, fıstık yenmesi iyi gelir.*İştahı açar. 1 su bardağı ılık suya 1 tatlı kaşığı süzme bal ve kahve kaşığı çörek otu konup karıştırılır günde 1 kere içilir.*Diğer tatlı ve meyvelerin zıddı bal dişleri ve diş etlerini temizleyip parlatan bir macundur. Dişleri ve dişetlerini mikroplardan korur, ağızdaki yaraları tedavi eder. Şeker veya meyve yense ağız fırçalanmasa dişte feaftün (koku) olup diş çürür. Bal ise diş temizliğinde de kullanılmıştır.Bal son yıllarda ,ihracatta karşılaştığı sorunlardan dolayı ,sabıkalı bir ürün muamelesi görmektedir. Oysa sorun balın içine katkı maddesi konulmuş olmasındadır, yani bal değerinden hiçbir şey yitirmemiştir. Yurtdışına peynir ihraç etmekte de zorlanıyoruz . Bu durum, nasıl ki bizim peynir tüketmemizi engellemiyorsa bal içinde aynı şey söz konusudur. Bir üründe sorun çıkması o ürünü tümden hayatımızdan silmemizi gerektirmez. Önemli olan tükettiğimiz gıdaların içeriğinin kontrol ediliyor olması, ne aldığımızı bilmemizdir.Analiz raporları ile doğal olduğu anlaşılmış bal ,insan sağlığı için son derece yararlıdır. Özelliklede çiçek balı ise bu eşsiz bir iksirdir.Bal üzerine , bilim adamları tarafından yapılan bazı araştırmaları ve balın sağlığımız için yararlarını sizin için derledik.

Arılar bal nasıl yapar

Bal arıları bal yapmak için nektar kullanırlar. Nektar % 80 su ve bir çeşit şeker karışımıdır. Eğer bir hanımeli çiçeğini gövdesinden çektiyseniz çiçeği n ucundan damlayan akıcı sıvıyı görmüşsünüzdür işte bu nektardır. Kuzey Amerika’da arılar nektarı karanfil, karahindiba ve meyve ağacı çiçeklerinden toplarlar. Arılar çiçeklerdeki nektarı toplamak için kamışa benzer tüp şeklindeki uzun dillerini kullanır ve bu nektarı karınlarında tutarlar. Arıların aslında iki adet karınları vardır. Bunlardan biri nektarı toplamak için kullandıkları diğeri ise normal olanıdır. Arıların nektarı tuttukları karınları 70 mg nektar barındabilir ve tamamıyla dolduğunda ise arının kendisi kadar ağırlık yapar. . Arıların nektarı depoladıkları karınlarını doldurmaları için 100 ile 1500 arasında çiçeğe konmaları gerekmektedir. Bal arıları kovana dönerler ve topladıkları nektarı diğer işçi arılara aktarırlar. İşçi arılar bal arılarının karınlarındaki nektarı ağızlarıyla emerler. Bu arılar nektarı yarım saat boyunca çiğnerler. Bu süre içinde enzimler nektarın içindeki şekeri basit şekere dönüştürürler böylece hem arılar için sindirilebilir hale gelir hem de kovan içinde bakterilere karşı korunmuş olur. Bu aşamadan sonra arılar nektarı suyun buharlaştığı ve koyu şurubun oluştuğu peteklere dağıtırlar. Arılar nektarı kanatlarını yelpaze gibi kullanarak daha çabuk kuruturlar. Bal yeterince yapışkan hale geldiğinde arılar petekte bulunan hücreleri balmumu ile kapatırlar. Artık bal tüketilene kadar burada saklanır. Arılar bize bal üreterek iyilik yapsalarda bazen olumsuz durumlara da sebep olabilirler.

balın tarihçesi

Arı Türklerde tüm arı türlerine verilen addır. Türklerin ilk kez Anadolu da balarısı sözünü kullanmaya başladıkları sanılmaktadır.Kaşgarlı Mahmud un açıklamasından da anlaşıldığına göre Türkler önceleri bala arı yağı diyorlardı. Sonraları özellikle batı Türkleri (Oğuzlar, Kıpçaklar, Suvarlar,…) bal demeye başladılar. Uygurlar bala Çince mi, Tokharca mir sözlerinden kökenlendiği sanılan mır veya mir adını kullanıyorlardı.
Balın Anadolu nun beslenmesinde de önemli rol oynadığı kesindir. Çatalhöyük duvar süslemelerinde çiçekler üzerinde böcekler resmedilmiştir. Bu da bize günümüzden 8-9 bin yıl önce Anadolu da arının balı çiçeklerden topladığının bilindiğini gösteriyor. Anadolu da insanlar sevdiklerine balım dedikleri gibi, bunu bir övgü sözü olarak da kullanırlar. Bu da Anadolulunun bala verdiği değeri gösterir.
Osmanlılar çıkardıkları birçok kanunla baldan ve arı kovanından vergi almışlardır. Osmanlıların İstanbul da kurdukları ilk ticaret merkezi Mısır çarşısı ile Tahtakale arasında bal kapanı da vardı. Burada bal tartılır, vergilendirilir, saraya gider arta kalan da halka satılmak üzere dağıtılırdı. (Kapan, Arapça kabandan gelmektedir. Kaban ise kantar anlamındadır).
Atalarımız balı yiyecek olarak kullanmaktan daha çok hastalıklara karşı koruyucu, deva, iyileşme döneminde de güç ve direnç verici olarak değerlendirmişlerdir. Glikozun bulunması ile unutulur gibi, olmuşsa da, değeri anlaşılarak tekrar eski yerini almaya başlamıştır.
Balı kimin ne zaman ve nasıl bulduğunu bilemiyoruz. Ama, arının yaklaşık 30 milyon yıldır var olduğunu, o günden beri aynı çalışkanlıkla bal yaptığını bilmekteyiz. Balı insanların tanıdığını, topladığını gösteren en eski belge İspanya da Valencia eyaletinde Bicorp da Arana mağarasında bulunmuştur. Araştırmalar mağaranın duvarındaki bal toplayan kızın resminin 16 bin yıl önce yapılmış olduğunu göstermektedir. Yanı sıra günümüzde ilkel olarak yaşayan kabilelerin balın kutsallığına inandıklarını, dini törenlerde önemli yer verdiklerini izliyoruz.
Hititlerin, Sümerlerin, Mısırlıların, Romalıların Yunanlıların, birçok eski kültürün balı ilaç olarak kullandığını, tarihte ün yapmış hekimlerin her derde deva olarak kabul ettiğini görmekteyiz. Hititler in çivi yazısıyla yazdıkları toprak levhalardan günümüzden 4000 önce arıcılığı tanıdığını öğreniyoruz. Levhalardaki reçeteler Sümerler ve Hititlerin balı hastalıklarda kullandıklarını göstermektedir. Papyrus Smith de balla hazırlanmış birçok reçeteyle karşılaşmaktayız. Piramitlerde ağızları hava geçirmeyecek biçimde kapatılmış bal küpleri ve Kraliçe Hepçesut un armasında arı bulunması, Mısırlıların bala büyük değer verdiğini gösteren delillerdir. Romalı hekimler balın çok güçlü bir panzehir olduğuna inanıyorlardı. Mısırlı, Romalı, Yunanlı ve Arap hekimler balı göz hastalıklarında kullanmışlardır.
Hippokrates hava ve suyla eş değerli görüyor, tüm hastalıklara karşı kullanıyordu. Asklepiades ise, ruhi ve sinirsel hastalıklarda kullanıyordu. Plinius, Dioskorides ve birçok hekimin çeşitli hastalıklara karşı yalnız, bitkilerle karıştırarak veya şurup, merhem olarak da kullandıklarını görüyoruz.
Bala dini kitaplarda da yer verilmektedir. İncil, Matta 3,4 “”Yahya nın yediği çekirge ve yaban balıydı”" diye yazılıdır. Kuran, sure 16. 68, 69 “”Karınlarından insanlara şifa olan çeşitli renkte bal çıkar”" Tevrat ise, Yahudilere sokaklarından bal ve süt akan ülke sözü vermektedir.
Bal birçok bal çeşidi için verilen ortak addır. Yapılan araştırmalar arının kovanından en çok 10 km uzağa gittiğini göstermiştir. Bu balın özelliğinin bitki örtüsü ile çok yakın ve sıkı bağlantısı olduğunu göstermektedir. Birçok arıcı balını her yönden zenginleştirebilmek için kovanlarının yerini belirli sürelerle değiştirir. Özellikle sıcak yörelerde sıcakların başlaması ile kovanlar yaylaya çıkarılır.
Bal orman (çam) ve çiçek balı olarak ikiye ayrılır:
Orman veya çam balı arının büyük bir bölümünü çam çeşitlerinden toplayarak yaptığı baldır.
Çiçek ballarını da ikiye ayırabiliriz. Arının çeşitli çiçeklerden toplayarak yaptığı bal, büyük oranda belirli bir çiçekten toplayarak yaptığı bal. Balın özel çiçek balı olarak adlandırılabilmesi için içinde bala adını veren bitkinin çiçektozundan en az %45 oranında bulunması gereklidir. Bu bahar büyük olasılıkla adlandırıldıkları bitkinin sağlıksal özelliğini gösterir. Bu özelliği bitkinin çiçek tozu oranı ile doğru orantılı olarak artar.
Karışık çiçek balları genel güçlendirici ve direnç artırıcı güçleri yanı sıra astmaya, bronşite, saman nezlesine karşı da önerilmektedir.
Özel bahar: Birçok adı alt alta sıralayabiliriz. Birkaç örnek:
Ihlamur balı: Sinir yatıştırıcı, uykusuzluk giderici,… özelliği olup güzel kokulu açık renklidir.Nane balı: Bağırsak gazlarını önleyici, kolikleri çözücü, pankreas salgısını söktürücü, sindirimi kolaylaştırıcı,… özelliği vardır. Uçucu yağlar yönünden zengindir.Kuşdili balı: Karaciğer hastalıklarını iyileştirici, sindirim bozukluklarını düzeltici özelliği vardır.Portakal balı: Sinir yatıştırıcı, kramp çözücü özellikleri nedeni ile sinir hastalıklarında kullanılır.
Özel ballar arasında ülkemizde herkesin tanıdığı deli balı da sayabiliriz. Acımsı buruk tadı olan bu bal çok az yenildiğinde sinir bozukluklarına iyi gelmekte, çok yenildiğinde ise, merkezi sinir sisteminde felçlere neden olmaktadır. Zehirlenme, bulantı, kusma ile kendini göstermektedir. Buna arının sarı renkte çiçek açan Azelea pontica L. ve kırmızı çiçekli Rhodedonderon ponticum L. bitkilerinden topladığı öz neden olmaktadır.
Balın saklanması: Baldaki en önemli değişiklik içindeki glikozun kristalleşmesi, balın akışkanlığını kaybetmesidir. Balın kristalleşmesi diğer bir değimle şekerlenmesi halk arasında yanlış anlaşılmaktadır. Şekerlenme balın doğal olduğunu gösteren en önemli delildir. Şekerlenmiş bal yenilebilir. Balın akışkanlığını kazanması, şekerlenmenin kaybolması için balı yaklaşık 3 saat kavanozu ile (veya herhangi bir cam kapta) 50 derece sıcak su banyosunda tutmak yeterlidir. Çok sıcak ve 0 derece altındaki soğukluk balın birçok değerinin kaybolmasına neden olur. Bal buz dolabında saklanmamalıdır. Işığa karşı da duyarlı olduğundan ışık geçirmeyen kaplara veya içi sırlı küplere konulmalıdır. Havadaki nemi, çevresindeki kokuları emme özelliğinden, bal kabının ağzı hava geçirmeyecek biçimde kapatılmalıdır. Açık kaptaki balın üzerinde köpürmeler başlar.
Balın kontrolü: Bir şişenin içine 100 mI %70 hik alkol ile 50 gr bal konur, iyice çalkalanır. Bal alkolün içinde artık bırakmadan erirse, doğaldır. Kapta beyaz bir kalıntı oluşursa, doğal değildir.
İçindeki birkaç madde: Mineraller yönünden çok zengindir. İçindeki minerallerin oranı %3 e yaklaşır. Bakır, çinko, demir, fosfor, klor, kükürt, magnezyum, potasyum, silisyum, sodyum.
Organik maddeler: Asetik asit (sirke asiti), formik asit (karınca asiti), laktik asit (süt asiti), sihisik asit, elma asiti, glikon asit.Anorganik maddeler: Fosforik asit, hidroklorik asit.Şekerler: Koyanın bulunduğu çevredeki çiçeklere (bitkilere) özgü olan şekerler dışında, glikoz (dektroz), fruktoz (levüloz), maltoz.Vitaminler: Bal bu yönden zengin değildir. Bununla birlikte içinde B1, B2, B6, pantothen asit, nikotonik asit, folik asit, çok az C vitamini vardır. Meyveler ve sebzelerdeki vitaminler bir süre sonra değerlerinden kaybederler. Örneğin ıspanaktaki C vitamini toplandıktan 24 saat sonra yarıya iner. Meyvelerdeki vitaminler değerlerini daha yavaş kaybederlerse de, sonuç değişmez. Balın içindeki tüm vitaminler öngörülen biçimde saklandığı sürece değerlerinden hiçbir şey kaybetmezler.Enzimler: Balda birçok enzim vardır. Bunlardan en önemlisi glucosexidase enzimidir. Bu enzim havanın içindeki oksijen yardımıyla glikozu asite ve hidrojenperoksite çevirir. Bu balın uzun süre saklanabilmesini sağlar, dayanıklılık gücünü artırır. Hidrojenperoksit iyi bir mikrop öldürücüdür (antiseptiktir). Balın içinde basillerin yaşama süresi basile göre değişmektedir. “”Balda günümüzde bile analiz edilmemiş daha birçok madde vardır“”.
Bal birçok hastalığın tedavisinde yalnız başına veya karışım olarak uygulanır. Genellikle çayların tatlandırılmasında bal önerihir. Çayın gücünü en az 2 kere artırır. Tatlandırıcı olarak çiçek balına öncelik tanınmalıdır.
Bala karşı alerji: Bala karşı alerji gösterenler de vardır. Yediklerinde kaşıntılı veya kaşıntısız sivilce dökenler, midesi sancılananlar veya bulananlar da görülmektedir. Günde bir veya yarım k.k. bal suya karıştırılıp uzun süre içilerek vücudun ve midenin bağdaşıklık kazanması sağlanabilir. Ölçü yavaş yavaş arttırılır. Balın içindeki çiçek tozları da alerjiye neden olabilir. Bu durumda balın yöresi veya türü değiştirilmelidir. Örneğin çiçek balı yerine, çam bal,. Tüm çabalara karşı alerji devam ediyorsa, yememekten başka çıkar yol kalmaz.

Bal nedir?

Bal tebliğinde bal; bitki nektarlarının, bitkilerin canlı kısımlarının salgılarının veya bitkilerin canlı kısımları üzerinde yaşayan bitki emici böceklerin salgılarının bal arısı Apis mellifera tarafından toplandıktan sonra kendine özgü maddelerle birleştirerek değişikliğe uğrattığı, su içeriğini düşürdüğü ve petekte depolayarak olgunlaştırdığı doğal ürünü, olarak tanımlanmıştır.
Tanımdan da anlaşıldığı gibi balarısı tarafından toplanan nektar, arının bal kesesinde bir takım enzimlerle birleştirilerek petekte depolanır. Suyu uçurularak petek gözünde olgunlaşan balın üzeri arı tarafından sırlanarak doğal halde kullanıma hazır hale getirilir. Balın tadı ve kokusu elde edildiği kaynağa bağlı olarak değişir. Balın bileşimi de nektarın toplandığı bitki türlerine ve üretimin yapıldığı zamana göre değişmektedir. Ancak genel ortalama olarak balın %80'i değişik şekerlerden %17'si sudan meydana gelir. Geri kalan %3'lük kısım başta enzimler olmak üzere, balı bal yapan ve balı değerli kılan diğer maddelerden oluşur.
Balın içeriğindeki maddeleri şu şekildedir:
SuBaldaki su miktarı balın olgunlaşma durumuna bağlı olarak farklılık gösterir. Normal olarak olgunlaşmış ballar %17 dolayında su içerirler. Baldaki su oranının yüksek olması balın daha kolay bozulmasına neden olur. Bu nedenle süzme bal, tamamen veya en azından yarısı sırlanmış peteklerden elde edilmelidir.KarbonhidratlarBal, kaynağına ve bal özünü bala çeviren arıların salgı bezlerinin salgıladıkları enzimlerin aktivitelerine bağlı olarak yaklaşık 15 çeşit şeker içerir. Ancak, şekerler içersinde büyük çoğunluğu früktoz (levüloz) ve glikoz (dekstroz) oluşturur. Balda toplam şeker oranı % 80 dolayındadır.Mineral MaddelerBalda; demir, bakır, potasyum, kalsiyum, magnezyum, fosfor, silisyum, alüminyum, krom, nikel ve kobalt gibi değerli mineral maddeler vardır. Salgı balları mineral maddelerce daha zengindir. Bu özelliğinden dolayı tedavi amaçlı da kullanılırlar ve kristalize olmadıkları için bazı tüketiciler tarafından tercih edilirler.ProteinlerBalın kaynağına bağlı olarak, proteinlerin yapı taşları olan aminoasitler ballarda oldukça düşük düzeylerde bulunurlar. Balda 17 adet farklı aminoasit tespit edilmiştir.AsitlerAsitler, bala kendine has kokuyu veren maddeler olup balın asidik yapıda olmasını sağlarlar. Balın pH değeri değişik şartlar altında 3.4 ile 6.1 arasında değişmekle birlikte ortalama olarak 3.9'dur.EnzimlerBalda, bir kısmı bitkilerden bir kısmı da arının salgı bezlerinden gelen değişik enzimler bulunur. Enzimler balın en değerli maddeleridir. Doğal ve ısıtılmamış ballarda enzim miktarı oldukça yüksek olup bu tür ballar kaliteli ve çok değerlidir. Bal ısıtıldığı oranda enzim değerinde kayıplar olur.VitaminlerBal, kaynağına ve içerisindeki polenlerin miktar ve çeşidine bağlı olarak B, C, E ve K vitaminleri içerir.